Çaldağı’ndaki Vahşi Madencilik Projesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yolunda!

Turgutlu Çaldağı‘nda kurulmak istenen nikel madenciliği projesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne gönderiliyor. “Vahşi madencilik” deyiminin türetilmesine de neden olan söz konusu madencilik projesi ile ilgili davanın AİHM’ye taşınabilmesi için TURÇEP ve yöredeki bir kaç yurttaş ile Ege Çevre ve Kültür Derneği‘nin başvuruları sonrası davanın avukatı Arif Ali Cangı tarafından gerekli girişimler geçtiğimiz günlerde başlatıldı.

Manisa ili Turgutlu ilçesindeki Çaldağı‘nda kurulmak istenen nikel madenciliği projesi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi‘ne gönderiliyor. Söz konusu madencilik projesi ile ilgili davanın AİHM’ye taşınabilmesi için TURÇEP ve yöredeki bir kaç yurttaş ile Ege Çevre ve Kültür Derneği‘nin başvuruları sonrası davanın avukatı Arif Ali Cangı tarafından gerekli işlemler tamamlanarak başvuru süreci geçtiğimiz günlerde başlatıldı.

HALK MADENE İZİN VERMEDİ VE ÇALIŞTIRMADI

Çaldağı’ndaki nikel madenciliği projesi “vahşi madencilik” deyiminin türetilmesine de konu olmuştu. Bilim çevrelerinin “madencilik değil, facia” gözüyle baktığı Çaldağı’ndaki madencilik projesine karşı yöre halkının 10 yılı aşkın zamandır kararlılıkla yürüttüğü hukuk ve yaşam mücadelesi, böylece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi için yapılan başvuru ile yeni bir sürece daha taşınmış olacak.

İngiliz European Nickel şirketi projesi olan Çaldağı’ndaki nikel madenciliğine karşı yöre halkının yıllardır verdiği örgütlü ve kararlı mücadele nedeniyle maden işletmesi faaliyete geçememiş, ancak tesisler bir kaç kez el değiştirmişti. Çaldağı’nı projenin “amiral gemisi” ilan eden European Nickel şirketi halkın kararlı mücadelesi sonrasında tesisleri VTG Madencilik adında yerli bir şirkete devrederek çekilmesine rağmen, halkın direnişi karşısında yeni şirket de elindeki tüm hisseleri satarak projeden çekilmek zorunda kaldı. Madende hiç bir faaliyet olmamasına ve çalışmamasına rağmen, şu anda Çaldağı’ndaki Çaldağı Nikel A. Ş. tesislerinin sahibi olarak Nata İnşaat Şirketi bulunuyor.

SKANDAL MAHKEME KARARLARI

TURÇEP (Turgutlu Çevre Platformu) tarafından Çaldağı sorununun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürülmesine neden ihtiyaç doğduğu ise, Türkiye’deki hukuk sisteminin tıkandığı ve yargı bağımsızlığının iyice çökmesi ile ifade ediliyor. “Kazandığımız davalar bile hukukun arkasından dolanarak sonradan bu projenin lehine çevrilmek isteniyor. Halkın sahada kazandığı mücadele adeta masa başında geri alınmaya çalışılmasına rağmen, bizler hukuk mücadelemizi devam ettireceğiz” açıklamasında bulunan TURÇEP, ayrıca ilerleyen günlerde Anayasa Mahkemesi’ne de yeni bir başvuru daha yapma çalışmalarına başlanacağını bildirdi.

2016 yılında Çaldağı madencilik projesi ile ilgili ÇED raporu mahkeme tarafından iptal edilmiş ve yöre halkının lehine sonuçlanmıştı. Ancak Bakanlık ve şirketin itirazı ile Danıştay kararı bozarak daha fazla sayıda bilirkişi atanması ve daha geniş bir çerçevede yeniden keşif yapılmasını istedi. Karara uyan mahkeme tarafından bu kez her biri kendi alanının uzmanı olan 9 kişilik bilirkişi heyeti oluşturularak, mahkemece belirlenen 25 soruya da cevap verecek şekilde kendilerinden bilirkişi raporu hazırlamalarını istedi. 19 Şubat 2018 tarihinde yapılan keşif sonrasında raporlarını hazırlayarak mahkemeye sunan 9 kişilik uzman bilirkişi heyeti, ‘oybirliği’ ile “Çaldağı nikel madencilik projesi için hazırlanan ÇED raporunun yanlış ve yetersiz olduğu, projenin bir facia yaratabileceği ve Çaldağı’nda madencilik yapılamayacağı” kararını verdi. Bu bilirkişi raporu doğrultusunda mahkemenin normal olarak vermesi gereken karar ÇED raporunun iptalini gerektirirken, mahkeme skandal bir karara imza attı ve bu bilirkişi raporunun daha önceki ÇED raporuna göre geçersiz olduğuna hükmetti.

MAHKEME BAŞKANI BİLE KARARA KARŞI

TURÇEP ve hukukçular ise mahkemenin bu kararını “bir hukuk skandalı” olarak tanımlıyor. Öyle ki mahkeme başkanı bile bu karara itiraz ederek “şerh” koydu. Çünkü maden şirketinin eksik ve hatalı olduğunu itiraf edip de bizzat kendisinin vaz geçtiği önceki ÇED raporunu bu kararına dayanak yapmış oluyor. Temyiz davasında da Danıştay’ın mahkeme kararına uyması sonucunda bu kez konu Anayasa Mahkemesi’ne taşınmak istendi. Ancak madenin çalışmaması ve bundan dolayı da herhangi bir zararlı etkisinin görünmediği ileri sürülerek AYM tarafından bu başvuru talebi reddedildi.

Tüm bu gelişmeleri ve kararları yargı bağımsızlığının vahim düzeyde zedelendiği şeklinde açıklayan TURÇEP, “Bütün bu gelişmeleri anlattığımızda sokaktaki çocuklar bile bu mahkeme kararına gülüyor. Bizler de Çaldağı konusunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyarak hukuk mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

Ayrıca orman tahsis izni konusunda Danıştay tarafından Anayasa’nın 169. maddesi doğrultusunda verilen “Çaldağı’nda orman var, ormanlık alanlarda madencilik faaliyeti yapılamaz” şeklindeki kararının da yine hukukun arkasından dolanarak maden lehine değiştirilmeye çalışıldığını kaydeden TURÇEP, bu nedenle ilerleyen günlerde Anayasa Mahkemesi’ne konuyu taşımak için yeni bir başvuru daha yapılacağını bildirdi.

BU MADENCİLİK PROJESİ BİR “DAYATMA”NIN SONUCUDUR

Çaldağı’ndaki nikel madenciliği projesinin tamamen bir “dayatma” olduğunu belirten TURÇEP, “Başta Manisa ovası olmak üzere dünyanın en bereketli topraklarını yok edecek olan bu proje, İngilizler tarafından “madencilik” adı altında yapılan bir dayatmadır” ifadelerini kullanıyor.

Gerçekler neler?

Osman Pepe’nin bu konudaki açıklamalarını izlemek için tıklayın: video link adresi: https://www.youtube.com/watch?v=bvkPVAzSsv4

Serhat Orhan’ın bu açıklamasını izlemek için tıklayın: video link adresi: https://vimeo.com/91103459

Proje uygulanırsa neler olacak?

Dünyada ilk defa Çaldağı’nda uygulanmak istene bu madencilik projesine bilim dünyasında ise “madencilik değil bir facia” olarak bakılıyor. Bu nedenle Çaldağı, “vahşi madencilik” deyiminin de türetilmesine konu oldu. Örneğin mesaisinin büyük bölümünü bir dönem “büyük bir facianın önlenmesi amacıyla bu projenin durdurulması” için harcayan İTÜ Madencilik Fakültesi Metalurji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Duman 18-20 milyon ton sülfürik asit kullanılmasının söz konusu olacağı Turgutlu Çaldağı nikel madenciliği için şöyle diyor:

“Böyle bir bölgede 25-30 yıl boyunca 18-20 milyon ton sülfürik asitin üstelik açık havada kullanılması madencilik falan değildir. Bu açık havada bir kimya fabrikası kurmak demektir.” Prof. Dr. Duman’ın deyimine göre; bu durumda bölge bir açık hava kimya laboratuarı haline dönüşmüş olacak. “Böyle bir madencilik olmaz, bu yapılan şeye madencilik denilemez” diyen Prof. Dr. İsmail Duman, “Açıkça bu kadar asitin kullanıldığı bir yerde ne tarım kalır, ne canlı kalır, dolayısıyla insan zaten kalmaz” derken, sonunda ne olacak sorusunun cevabını ise, madenin işi bitip de çekip gittiğinde bölgenin bir otun bile bitmediği çölleşmiş bir hal alacağı gerçeğini göstermeye çalışıyor. Kısacası milyonlarca tonluk sülfürik asitin böyle bir madencilik projesi için kullanımına madencilik denilemez, ama doğrudan yarattığı tahribat nedeniyle adına ancak “facia” diyebilmek mümkün!