KURTULUŞ GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
KURTULUŞ GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
Ali ŞENTÜRK
7 Eylül 1922. Turgutlu’nun var oluşla yok oluş arasındaki mesafenin bittiği gündür. 7 Eylül 1922. Bizi biz yapan, bu toprakları bize kutsal emanet olarak bırakan tarihimizin adıdır. Kurtuluş savaşı yıllarında, ülkemizin dört bir yanında onurlu mücadeleler verilmiş, destanlar yazılmıştır.
Turgutlu’nun kurtuluşunda yer almış, milli mücadele anlamında savaşmış, bu anlamda görev üstlenmiş kahramanları kimlerdir? Bununla ilgili aydınlatıcı bilgiler ne yazık ki pek yok. Kimsede merak edip araştırmamış. Oysa Kasaba’nın milli kahramanları sayılamayacak kadar çoktur. Onların kahramanlık öyküleri hakkında belki kitaplar yazılmamıştır. Ancak birçok kitabın satır aralarında onları görmek mümkündür. Çünkü bu Kasaba’nın kahramanlarında görkem yoktur. Onlarda garip bir onur, bir ağır başlılık vardır. Onun içindir ki kahramanlık hikâyelerini hiç anlatmamışlar hep mazilerinde saklamışlardır. Kasaba’dan İstiklal mücadelemize katılan isimsiz kahramanların yanı sıra, ismi ve mücadeledeki katkısı malum kahramanlarımızın unutulmasının affedilmesi mümkün değildir. Bunun için toplumsal hafızamızı devamlı canlandıracak ve yeni nesillere tanıtıma vesile olacak şekilde, milli kahramanlarımızın adının yaşatılması lazımdır.
Savaş süresince Kasaba halkı çok acılar çekmiştir. Savaşın yarattığı dehşeti tarihe kaydetmek üzere alanları dolaşan Amerikalı Gazeteci Ellison, Turgutlu’ya geldiğinde dehşetle irkilir. Kadın Gazeteci Grace Mary Ellison Kasaba’nın Yunanlılar tarafından nasıl harabeye çevrildiğini şöyle aktarır:
“Onları harabeler içindeki kavuklarda oturmuş, ellerine yiyecek olarak geçirebildiklerini pişirirken gördüm. Suları akıtılmış çeşme yalaklarının içinde, saman ve kilimlerini koyarak gecelerini geçiren kadınlar vardı. Yalakların üstü de yine saman ve kilimle örtülmüştü. Soğuktan kaç çocuğun öldüğünü soramıyordum. Anadolu on iki yıl süren savaşlardan kan döke döke kansız kalmıştı. Savaşlar bu kadınların babalarını, oğullarını, erkek kardeşlerini ayırmıştı. Yine de bu titreyen kadınlardan başka trenler dolusu askerleri, inek vagonlarına doldurulmuş insancıkları yeni cepheye doğru giderken görüyordunuz. Nasıl oluyor da bu kadınlar çocuklarının ağlayışlarını susturuyor ve kendilerini erkeklerine verebiliyordu.
Kasaba’da yaşanan acıları, vahşeti, sefilliği görmüş olan Yakup Kadri, Yaban isimli eserinde onlara şöyle seslenir:
“Hanginiz daha az sefil idi? Hanginiz daha merhamete layıktı? Bilmiyorum, bildiğim bir şey varsa o da, sizin gözleriniz benim gözlerime değdikçe, başımın önüme eğilmesi ve yüzümün kızarmış olmasıdır. (...) Ey, yanmış tarlası üstünde beyaz sakalını yolan ihtiyar; ey evladının mezar taşından başına yastık yapan ana; ey, geceleri, köpeklerle beraber uluyan aç çocuk; ey, bekâreti iğrenç bir yara halinde kanayan genç kız, Allah cümlenizi bizim düştüğümüz dertten masun eylesin”
Kurtuluş Savaşımızın büyük komutanı başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve onun silah arkadaşları olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyoruz.