Sevilen doktor acı süreci anlattı


-    Koronavirüste ölüme götüren süreci paylaşan Turgutlu Devlet Hastanesi’nden uzun yıllardır görev yapan Op.Dr. Aytekin Koçyiğit, günde en az 3-4 kez bu tabloyu yaşadıklarını kaydetti. 

TURGUTLU İlçesinde vatandaşların çok sevdiği Beyin Cerrahı Op.Dr. Aytekin Koçyiğit, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımın sonunda Turgutlu’da en az 3-4 kişinin koronavirüs hastalığından yaşamını yitirdiğini belirterek, “Hepinizden özür diliyorum. İnanmayanlara detayları vermek istedim. Ve “Ne yapıyorlar ki, onların görevleri” diyenlere anlatmak istedim. Bizim görevimiz insanları yaşatmak, eğer onlar ölürse, bizler de ölüyoruz.” dedi. 
Turgutlu Devlet Hastanesi’nde uzun yıllar görev yaparak vatandaşlar tarafından çok sevilen bir isim olan Beyin Cerrahı Op. Dr. Aytekin Koçyiğit, tüm dünyayı etkisini altına alan koronavirüsün insanları ölüme götüren süreci sosyal medya hesabından anlattı. Op.Dr. Koçyiğit yaptığı paylaşımda, “Dün bahsetmiştim, 77 yaşında bir hastamı yarım saat içinde, nefes alamamasını izleyerek, yapacak tüm girişimlerimi yaptıktan sonra, hayata veda edişini anlatmıştım.
“SANA BAKAN GÖZLER BİR ANDA DONUKLAŞIYOR”
Bazılarına şaka gibi geldi, inanmadılar, kısa anlatmıştım oysa ki, sadece duyduğum acıyı paylaştım, üzüldüğümü dile getirdim, Olmamış, anlaşılamamış, O zaman buyurun... Çok değil, 2 saat sonra başka bir hasta için çağırdılar, benzer tablo, bilinç açık, nefes alamıyor, iki oksijen desteği maksimumda çalışıyor. Burnundan, ağzından oksijen veriyor, nefes almaya çalışıyor. Başında oğlu var, "Lütfen" diyor, Ne yapabilirseniz?... Eller ayaklar buz gibi, nefes alıyor ama aldığı hava organlara gitmiyor, çünkü akciğerler kapalı, akciğerler çalışmıyor. Konuşmaya çalışıyor canım hastam, "Doktorum Allah razı olsun, Daha iyiyim" Ama iyi değil, görüyorum, Parametreler uygun değil, kötüye gidiyor. O sadece minnetini gösteriyor, başında, etrafında dolaşan bizlere, doktoruna, hemşiresine, personeline minnetini göstermek istiyor ama durum kötü. Oksijen değerleri azalıyor, düşüyor. İstemediğimiz, korktuğumuz değerlere düşüyor, elleri soğuyor, ayaklarını hissetmiyor ama gözleri hâlâ bizimle. Minnetkar, diyor ki, "Birşeyler yapın, nefes alayım". Biliyoruz, lânet virüs akciğerleri yok etti, ne yapsak boş, yoğun bakıma almamız gerekli, maalesef yer yok, uzun zamandır yok ve maalesef seçim yapmak zorundayız. Yoğun bakımda yer açılırsa, serviste bekleyen 80 kadar hasta arasından, durumu en kötü olan, genç olan, o olan, bu olan, şu olan... Arasından seçim yapmak zorundayız... Ama yok, yer yok. Oksijen düşüyor, bilinç bulanıyor, oğlu başında, (Belki de tek tesellimiz, oğlu hastalığın ve olabileceklerin farkında, bizimle uyum içinde, cam, çerçeve, kapı, hemşire, personel, güvenlik, doktor dövmüyor) Ve nabız düşüyor, iletişim yavaş yavaş kesiliyor, gözleri bize değil, tavana bakıyor. Mavi kod ekibi görev başında, entübe ediliyor, solunum desteği yanında kalp desteği de başlanıyor. Hepinizin bildiği sünni solunum ve kalp masajı o kadar kolay ki di mi ama kalbine basıyorsun, nefes veriyorsun... Biraz önce "Sağ ol hocam" diyebilen hasta nefes alamıyor, ellerinden kayıyor sanki. 15-20 dk sürdü, olmuyor işte. O mekanik dıt dıt dıt sesleri bir anda kesiliyor, dıııııııııııııııııııııt oluyor. Sana bakan gözler bir anda donuklaşıyor, gözbebekleri büyüyor ve tüm çabalarına rağmen son nefesini veriyor...
"GÖREVİMİZ İNSANLARI YAŞATMAK, ONLAR ÖLÜRSE BİZLER DE ÖLÜYORUZ"
Dönüp oğluna sarılıyorsun, "Başınız sağ olsun" Umarım yaşamazsınız. Umarım görmezsiniz. 
Hepinizden özür diliyorum. Günde en az 3-4 kez yaşadığımız tabloyu paylaşmak istedim. İnanmayanlara detayları vermek istedim. Ve "Ne yapıyorlar ki, onların görevleri" diyenlere anlatmak istedim. Bizim görevimiz insanları yaşatmak, eğer onlar ölürse, bizler de ölüyoruz…” ifadelerine yer verdi.