Turçep: ‘Yaşam alanıma, tarım arazime dokunma’

Çevresel sorunlar konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla basın açıklaması yapan Turgutlu Çevre Platformu adına basın sözcüsü Metin Sert: "Başlatacağımız vicdan hareketi tüm vicdanlar harekete geçene kadar da devam edecektir. Bu dava elbette ki cüzdanı büyük olanların değil ama vicdanı büyük olanların davası, yaşamdan yana olan ve yaşamı savunan herkesin bir sağduyu refleksi olacaktır. Bugün burada kamuoyunun dikkatine sunduğumuz bu basın açıklaması da, geleceğimizi kurtarmak ve yaşamı savunmak için insanlık adına atılan bir çığlıktır. Henüz öfkeli ve isyankar bir haykırışa dönüşmesini arzu etmediğimiz bir çığlık. Bu çığlığı duyabilmek ve kulak verebilmek için ise sadece insan olmak yeterlidir. TURÇEP (Turgutlu Çevre Platformu), yerel seçimlere gidilirken çevresel sorunlar konusunda da bir farkındalık ve duyarlılık oluşturmak amacıyla bir basın açıklaması yaptı. TURÇEP Basın Sözcüsü Metin Sert, ‘Bir sağduyu refleksi  olarak ortaya çıkan bu vicdan hareketi, çevresel sorunlarımız konusunda artan tehditlerle birlikte yaşanmakta olan endişelerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, bugünkü basın açıklamamızda bu anlamda bir çığlığı da duyuracağız.” dedi. Saat 13.00’te Turgutlu Belediyesi önünde saat kulesi alanında yapılan açıklamaya Millet İttifakı Turgutlu Belediye Başkan adayı CHP’li Çetin Akın, TURÇEP üyeleri ve sivil toplum kuruluş temsilcileri katıldı. TURÇEP adına basın açıklamasını Metin Sert okudu. Açıklamada: “İlçemizdeki hemen tüm sivil toplum örgütleri, meslek odaları, dernek ve sendikalar ile siyasi partilerin çoğunluğunun biraraya gelerek oluşturduğu, onların sesini temsil eden Turgutlu Çevre Platformu olarak, bir vicdan hareketi başlatacağımızı duyurmak için toplanmış bulunuyoruz. Bu tanımlamanın anlamı ise büyüktür. Çünkü vicdanların cüzdanların hükmü altına girdiği bir yerde güneş tutulması da başlamış demektir. Bir sağduyu refleksi  olarak ortaya çıkan bu vicdan hareketi, çevresel sorunlarımız konusunda artan tehditlerle birlikte yaşanmakta olan endişelerden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, bugünkü basın açıklamamızda bu anlamda bir çığlığı da duyuracağız. Son dönemlerde uygulanmakta olan yanlış çevre politikaları, artık kamuoyu vicdanını rahatsız edici boyutlardadır. Doğanın sadece sermaye kuruluşlarının çıkarı için özelleştirilmesine kadar dayanmaya başlayan yanlışlar zinciri, tüm canlıların yaşam kaynağı olan doğadaki ekolojik yaşamı bir rant kapısı haline dönüştürürken, çevresel facia tehdidi ortak yaşam alanlarımızı kuşatacak boyutlarda büyümüş, en verimli tarım arazilerini, ormanlarımızı ve sulak alanları yok edecek şekilde saldıganca tahrip etmeye başlamıştır. Büyükşehir belediyeciliği ile birlikte köylerin mahalle haline getirilmesi sonucu bu tehdit daha da büyümüş, en verimli tarım alanları bile sanayileşme ve imara açılarak yaşam ve yerleşim alanlarımızı da kuşatacak şekilde ciddi çevresel tehditlere karşı korunmasız hale getirilmiştir. Bu nedenle bugün “yaşam alanıma ve tarım arazime dokunma” çığlığını da duyurmak istiyoruz. Yaşadığımız toprakların yeryüzünde eşi benzeri bulunmaz, dünyanın en bereketli toprakları olduğunun bilincindeyiz. 10 yılı aşkın zamandır bu toprakları vahşi madenciliğe karşı savunmakta olan bizler, Çaldağı’nda uygulanmak istenen madencilik projesine geçit vermeyeceğimizi bir kez daha bu vesile ile belirtiyoruz. Her biri kendi alanının uzmanı olan 9 kişilik bilirkişi heyetinin oybirliği ile verdiği “bu ÇED raporu yanlış ve yetersizdir” şeklindeki raporu gözardı eden, bilimi kılavuz edinmesi gerekirken, bilimadamlarının raporunu yok sayan bir mahkeme kararını kabul edebilmek mümkün değildir. Bizler davamızda son derece haklıyız ve bu nedenle de bu madene asla geçit vermeyeceğiz. Dünyanın en bereketli topraklarını dünyada hiç bir ülkede izin verilmeyen bir vahşi madencilik projesine kurban vermeyeceğiz, ama gerekirse canımızı vereceğiz! Yeni bir ölümcül tehdit olan, daha şimdiden tarım alanlarını ciddi çevre faciası ile yüzyüze getirdiği görülen Jeotermal projeleri ile Manisa ovasının delik deşik edilmesine göz yummayacak, bor ve arsenikin doğaya salınımını olduğundan daha tehlikeli hale getiren JES projelerine karşı duracağız. Alaşehir’deki jeotermal patlamalar çok şey anlatmaktadır. Ayrıca Orman ve Su İşleri Bakanlığının 14 Ağustos 2017 tarihli Manisa ve İzmir valilerine gönderdiği, bölgedeki zararlı etkileri bilimsel verilerle ortaya konularak “artık madencilik ve JES projeleri için izin verilmemesi”ni istediği yazı ortada dururken, bu projeler için hâlâ yeni ihaleler açılması ve izinler verilmesini ne mantıken ne de vicdanen kabul edebilmek mümkün değildir. Bu ihale ve izinlerin iptal edilmesini istiyoruz. Çünkü yapılan yanlışların vahamet derecesinin ciddi şekilde yükseldiğini görmekteyiz. Tarım, sanayinin düşmanı değildir. Sanayileşmek için tarımın yok edilmesi, tarımdan vaz geçilmesi gibi bir anlayış dünyada benzeri olmayan sakat bir anlayıştır. Milyonlarca yurttaşımızın yaşam ve geçim kaynağı olan Gediz vadisi ile birlikte Manisa ovası, sermaye gruplarının çıkarı için kimyasal ve vahşi madencilik projelerine, jeotermal, termik santral ve çarpık sanayileşmeler ile benzer tehditlerin yaratacağı çevre felaketlerine asla feda edilemeyecek kadar değerlidir. Tarım alanlarına karşı yok edici saldırganlık içeren, doğayı tahrip eden, yarattığı aşırı kirlenme ile çevre ve insan sağlığını tehdit eden sanayileşme anlayışını ancak “özürlü ve çarpık sanayileşme” olarak tanımlıyoruz. İnsanı ve halkı yok sayacak derecede sadece sermayenin çıkarını kollayan, halkın mülkünü acele kamulaştırmalarla sermaye gruplarına peşkeş çeken, ekolojik yaşamı rant kapısı haline getiren uygulamaların karşısında duracağız. Çünkü ortak yaşam alanlarımız ve tarım bölgelerinin feda edilmesi sonucunda yaratılan ekolojik yıkım, artık insanca yaşam hakkını da doğrudan tehdit edici boyutlara varmıştır. Bu nedenle başlatacağımız vicdan hareketi tüm vicdanlar harekete geçene kadar da devam edecektir. Bu dava elbette ki cüzdanı büyük olanların değil ama vicdanı büyük olanların davası, yaşamdan yana olan ve yaşamı savunan herkesin bir sağduyu refleksi olacaktır. Bugün burada kamuoyunun dikkatine sunduğumuz bu basın açıklaması da, geleceğimizi kurtarmak ve yaşamı savunmak için insanlık adına atılan bir çığlıktır. Henüz öfkeli ve isyankar bir haykırışa dönüşmesini arzu etmediğimiz bir çığlık. Bu çığlığı duyabilmek ve kulak verebilmek için ise sadece insan olmak yeterlidir. Yaşam alanıma, tarım arazime dokunma! Madene ve JESlere hayır!” denildi. TURÇEP (Turgutlu Çevre Platformu) ve bileşenleri: TEMA Turgutlu Temsilciliği, Turgutlu Esnaf Odaları Temsilciliği, Turgutlu Ticaret ve Sanayi Odası  (TUTSO) Çevre Komisyonu, Turgutlu Esnaf Kredi ve Kefalet Kooperatifi, Turgutlu Ziraat Odası, TARİŞ Turgutlu Temsilciliği, Turgutlu Tarım Kredi Kooperatifi, Elektrik Mühendisleri Odası Turgutlu Temsilciliği, Turgutlu Elektrikçiler Odası, Turgutlu Mimarlar Odası, Turgutlu Tabipler Odası, Turgutlu Sulama Birliği, Turgutlu Çiftçi Malları Koruma Başkanlığı, Turgutlu Makine Müh. Odası, K. S. S. Kooperatif Başkanlığı, Turgutlu İnşaat Müh. Odası, Turgutlu Baro Temsilciliği, Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları Derneği, Turgutlu Avcılar Kulübü, Eğitim-Sen, Eğitim-İş, Türk Eğitim-Sen, Turgutlu Dağcılık Kulübü (TURDAK), Zirve Dağcılık Kulübü, Turgutlu Bedensel Engelliler Derneği, DİSK/Emekli-Sen, DİSK/Birleşik Metal-İş İzmir Şubesi, Turgutlu Doğa Kültür ve Yaşam Derneği (YAŞAMDER), Halk İmdat, Turgutlu İşçi Hakları Derneği, Turgutlu İşçi Dayanışma Derneği, Turgutlu Ülkü Ocakları, Turgutlu Sarraflar-Kuyumcular Derneği, Alevi Kültür Dernekleri Çepnidere Şubesi, Bağımsız Türkiye Partisi, Büyük Birlik Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Demokratik Sol Parti, Halkların Demokratik Partisi, İyi Parti, Komünist Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, Saadet Partisi, Salihli GEMA Vakfı, Gördes Çevre Kültür ve Tarih Derneği (GÖRÇEV), TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Manisa Şubesi, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Ege Bölge Şubesi ve Manisa Temsilciliği, Turgutlu Hayvan Hakları Derneği (TURHAKDER)