34,5974$% 0
36,1511€% 0.38
43,6603£% 0.45
2.966,86%-1,27
2.668,62%-1,36
9.549,89%1,94
29 EKİM’DEN 10 KASIM’A – III
Modern bir kent doğuyor
Salih Özbaran*
Kasaba’da umran (bayındırlaşma) azim ve eylemleri tüm hızıyla başlamıştır artık. “Yangın yuvası”na döndüğü bildirilen bu yerleşim birimi, geniş caddelerine kavuşmaya başlamış, resmi kurumların yerleştirilmesi hızlanmış, huzurlu ve örnek bir kent olma yolunda hiç hız kesmemiştir. İzmir Anadolu gazetesinin özel muhabirinden giden 29 Temmuz 1925 tarihli “Kasaba Mektubu”nda şöyle bir yazı yer almıştı:
Kasaba’dan bildiriliyor:
Kasaba’da umran faaliyetine kemal-i ehemmiyetle [tam bir duyarlılıkla] devam olunmaktadır. Kaymakam ve Belediye heyeti son derece çalışmaktadırlar. Hükümet civarında yeniden pek güzel bir mektep inşa olunmuştur [Ertesi yıl açılan Cumhuriyet İlkokulu inşaatı kastedilmektedir). Çarşularda yeni ve vasî [geniş] yollar açılmıştır. Pek yakın bir atide ve çalışkan [gelecekte] Kasaba’nın pek şirin bir memleket olacağı hummalı faaliyetten istdlâl [anlaşılmaktadır]. Kasaba halkı çok faziletli ve çalışkan olduklarından ve Kasaba’da milli tesanüd [dayanışma] dahi çok kuvvetli bulunduğundan bir cihetten ziraata diğer cihetten ticarete ehemmiyet veriyorlar. Öyle zan ediyorum ki bu Kasaba her halde her itibarla diğer Kasabalarımıza numûne imtisal [örnek] olacaktır.
Bir “Cumhuriyet Memleketi”
Beş yıl sonrasında İzmir Hizmet gazetesine yazan bir muhabirin kenti nasıl övdüğünü, halkının ne denli azim ve özveri içinde yepyeni kentlerine hizmet aşkıyla yandıklarını da buraya eklemek isterim. 10 Şubat 1930 tarihli yazı şöyle:
“Bu kadar seri tekamüle geçen bir kaza görmedim. Geçen sene gelen bir ziyaretçi bu sene Kasaba’yı tanıyamıyor ve hatta yolunu şaşıracak duruma geliyor.Yangından sonra köhne kerpiç evleri yıkıp plan dahilinde yeni sokak ve caddeler meydana çıkarılmıştır. Son sistem un fabrikası, Kozapazarı’ndaki park, geniş düzgün cadde ve çarşısı, muntazam ağaçlarıyla Kasaba geçen seneki Kasaba değildir. Tekamül bu kadar seri olduğu halde hangi Kasabalıya makam-ı takdirde [değer biçmede] bir söz sarfetseniz alacağınız cevap şudur: Ah üzüm para etmeliydi de o zaman Kasaba’yı görmeliydiniz. Bunlar bir şey mi, daha neler yapacağız ve neler yapmamız ve neler yapmamız gelir”.
Bu övgüleri, özveriyi ve çağını yakalama azmini dile getiren tanıklıkları Cumhuriyet’in 10. Yıl (1933) heyecanını yansıtan Ege’nin bu Kasaba’sını (Turgutlu’sunu), Hasan Şevki’nin 29 Ekim tarihli haberiyle süsleyelim şimdi de:
“Yakın bir zamanda dumanları üstünde tüten ve tamamiyle yanmış ve yıkılmış olan kasabanın bugünkü varlığını gören herkes Ege mıntıkasının bu sevimli parçasının bu kadar az zaman içerisinde nasıl yeniden ihya edildiğine hayret etmekten kendini alamaz. Yeniden yapılan resm-i küşat [açılış] merasimi teamül halinde ]yapılagelen] olmuş olsa idi bu küşadı bu Cumhuriyet Bayramı’nda yapılmış olurdu. Çünkü ancak Cumhuriyet’in ilanından sonradır ki hane ve dükkânlarımızın inşaatına başlanmış ve Cumhuriyet’in on yılı içinde mütemadi [sürekli] bir surette inşaat devam etmiş ve bugün tam manasıyla bir Cumhuriyet Memleketi olarak meydana gelmiştir”. [İlişikteki fotoğraf 1930’lu yıllarda ağaçlandırılan ve daha sonraki yıllarda İstasyona gidip gelenlere adeta şemsiye görevi yapacak olan geniş caddemizin fotoğrafıdır].
Unutmamak gerekli, sözü edilen bu imar faaliyetleri yanmış bir kasabanın- küllerinden doğan bir Cumhuriyet kasabasının- inşa edildiği yepyeni bir kenttir. Yine unutmamak gerekli ki, bu yepyeni kentin planlanması fenni temeller üzerine oturtulmuştur ve doğaya saygılıdır. Açılan yollar ve meydanlar doğanın simgesi sayılan ağaçlarla, parklarla donatılmıştır. Günümüzden baktığımızda, altından kalkılamayacak ölçüde hesapsız büyüyen inşaat şaşkınlığından, ağaç ve ormanları yok eden yağmacılığından, Turgutlu’nun Çaldağı’na göz diken aç gözlülükten apayrı niteliktedir.
* Emekli tarih profesörü
Gönüllerde taht kuran başarılı Vali Deniz, Manisa’da heyecan yarattı