34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
43,3470£% -0.52
3.005,41%1,48
2.705,79%1,29
9.549,89%1,94
Özgeçmişleriyle tanıtılan birkaç Kasabalı
Salih Özbaran
Yeniden ve yeniden hatırlatmalıyım: Dile getirdiğim sempozyum kitabında yer alan ve benim burada değerlendirdiğim kişilerin seçimi düzenleme kurulunun tercihidir ve bu tercih çok kıymetli kültür, sanat, zanaat ve bilim insanlarının yok sayıldığı anlamına gelmemelidir. Dilerim ki, yapılacak yeni araştırmalarla bu türlü seçimlerde yerlerini alacak, başarıları ve özverileriyle anılması ve tarihe mal edilmesi gerekenler eksik kalmayacaktır. Turgutlu tarihinde bıraktıkları ve bırakacakları iz bağlamında yer alan ve çeşitli nitelikleriyle tanıtılmak istenen kişilerle sürdürüyorum değerlendirmelerimi.
Mehmet Tüzel Gökyayla
Belediye Başkanlığı yapmış, kentin gelişmesi için altyapı çalışmalarına öncelik vermiş bir kişi. Belediye’de kurulan bir kitaplığın onun adıyla anılması, kültürel değerlere verdiği önemin bir kanıtı gibi sayılmış ve Turgutlu tarihiyle amatörce de olsa uğraşmış Mehmet Tüzel Gökyayla, Nurettin Gülmez tarafından fotoğraflarla zenginleştirilerek konu edilmiştir (s. 15-48). Gülmez, Gökyayla’nın Belediye başkanlığı yaptıktan sonra nasıl bir yalnızlığa itildiğini kırgınlığını anlatmış ve mesaisini yeni kuşakların yetişmesine adadığını kendi ağzından şöyle yansıtmıştır:
“Belediye Başkanı olunca dostum arttı. Çevrem kalabalıklaştı. ANAP içinde ve diğer partilerden geniş bir çevrem oldu. Başkanlık bitince çevremdekiler dağıldı. Sadece dağ köylerindeki dostlarım kaldı. Onlarla yıllarca irtibatımız devam etti. Gerçek dost onlarmış. Turgutlu merkezindeki ve ova köylerindeki dostların büyük bir kısmı görünmez oldu.
Turgutlu’ya çok hizmet ettim. Sonuç bu olmamalıydı, 1989 Belediye Başkanlığı seçimlerini kaybedince kendi çevreme çekildim. Siyaseti bıraktım. Kendimi gençleri yetiştirmeye adadım. Öğrenci yetiştirmeyi bir ibadet gibi gördüm. Başkanlığı kaybettikten sonra beni en çok mutlu eden iş, gençleri yetiştirmek olmuştur”.
Salih Özbaran
1940 Turgutlu doğumlu -aynı zamanda bu satırların yazarı, tarihçi Profesör Salih Özbaran hakkında bilimsel bir değerlendirme yapan Beral Alacı’nın makalesi (s. 49-65), onun gerek uluslararası nitelikli konular hakkında deneyimleri ve çalışmalarıyla, gerekse Turgutlu yakın (Cumhuriyet) tarihi ve bazı anıt eserleri üstüne yazdıklarını dile getirmektedir. Alacı’nın değerlendirmesi dışında, Özbaran’ın (şahsımın) ortaya koyduğu eserlerinin hem dünya tarihi, hem Osmanlı geçmişi hem de tarihçilik üstüne yaptığı açıklamalarının ve eleştirilerinin daha geniş kapsamlı değerlendirmelere ihtiyacı olduğu kanısındayım. Beral’in Özbaran’dan aktardığı birkaç satırla onun tarihçiliği hakkında düşündüklerine birkaç örnek vereyim:
“Tarih, şüphesiz, geçmişe yönelik bilgilendirmede bulunuyor; ancak bu bilgilendirmeyi yapanlara da dikkat edilmesi gerekiyor: “Yüce millet” adına ne sattıklarına, “küresellik” uğruna ne istediklerine, “eğitim” için neyi amaçladıklarına…”
“Tarih merak ister, özen ister, sabır ister. Bilimselliğin verilerinden yararlanmayla başlar tarihçinin işlevi; bu işlev elde edilen bilgilerin bir dokumacı gibi, bir orkestra şefi gibi zanaat ve sanat becerileriyle topluma yansıtılmasıyla sona erer. Ama bu sona eriş bitmez, tarihçi kendini yenilerken sıradan bir vatandaşta bıraktığı imgeyle binlere, onbinlere, milyonlara ulaşır”.
Beral’in sonuç tümceleriyse şöyle:
Turgutlu’da başlayıp “sınırları aşarak” devam eden -şimdilik- yetmişaltı [şu an 78] yıllık bir öyküyü anlatma yolunda küçük bir adım olan bu araştırmada görülmektedir ki, hayatı titizlikle ören ve önemseyen Salih Özbaran bulunduğu her platformda başarıya ulaşmış…..; bizlere akademik anlamda olduğu kadar zarafet, dostluk, hatırşinaslık konularında da incelikle işlenmiş örnek alınası bir hayat yaşamaktadır”.
(Beral’in tarihçilik dünyamı konu eden bu yazısı -yaptığı incelemeler ve harcadığı emek- için kendisine teşekkür ederim).
Ahmet Ayhan Altınkuşlar
Diğer bir tanıtım yazısı Ünal Şenel’e aittir (s.87-102) ve 1931 Turgutlu doğumlu Ahmet Ayhan Altınkuşlar’ın yaşamını özetlemektedir. İlk öğrenimini İzmir’de, ortaokul öğrenimini Turgutlu’da tamamlayan Altınkuşlar’ın Resim ve müzik alanlarındaki renkli geçmişi ve serüveni anlatılıyor; Turgutlu’da yaptığı öğretmenlikler sıralanıyor. 1965 yılında Turgutlu Mehter Takımı’nı kurmuş; sanatta yeterlilik unvanını alarak doçent olmuş ve Süleyman Demirel Üniversitesi’nde emeklilik yılına (2000) kadar Türk Din Musikisi Profesörü olarak hizmet vermiş; 2012’de vefat etmiştir. Bildirinin temel konusu, Altınkuşlar’ın şiirlerinde kahramanlık duygusudur. Makale, duygusallıkla ve kahramanlık örnekleriyle sınırlı kalmış -benim felsefeme uymayan- bir tarihçiliğe, bir övgü edebiyatına bürünmüş bulunsa da, evrensellikten ve bilimsellikten uzak olsa da, onun hayat felsefesini şöyle açıklıyor Şenel:
Ayhan Altınkuşlar, “tarihi” ve “kültürel” değerleri sadece “düşünce” değil, aynı zamanda “yaşayan” ve “yaşatan” bir insandır. O, yüzyıllar içerisinde ortaya çıkmış, değişip dönüşerek bugüne ulaşmış klasik değerlerin peşinde olmuş ve onları güncellemiştir (s.88).
Ȃrif Eren
Gürel Pehlivan’ın sunduğu bildiri, Turgutlulu olan bir Uşşakî Şeyhi Ȃrif Eren’i konu etmektedir ve onun “evrim” teorisiyle (Darwin ile) İslamî bakış açısından yaptığı hesaplaşmayı dile getirmektedir (s.103-111). Pehlivan, Mutasavvıf Şeyh Ȃrif Eren’den pasajlar aktararak verdiği örneklerden sonra makalesini bilimsel ağırlıklı şu cümleleriyle değerlendirmektedir:
“Yaradılışı tamamen manevî bir çerçeveden ele alan Ȃrif Eren’in kendisiyle taban tabana zıt Darwin ve takipçilerini eleştirmesi kaçınılmazdır…. Ancak bu tepkinin metafizik bazı izahları açmadığı, dolayısıyla delillendirilmesinin imkânsızlığı göz önüne alınırsa, bu eleştirilerin kuvvetinden çok kaybettiği rahatlıkla ifade edilebilir” (s. 110).
Niyazi Damla
Ece Serrican da önceki yıllardan futbolcu ağırlığıyla tanıtılmış olan Niyazi Hicran Damla (1913-1953)’nın şiir dünyasını ele almış, yaşadığı toplumun değerlerine de önem vererek “aşk, kahramanlık, iyilik, doğruluk” gibi nitelikler bağlamında irdelemiştir. Saçmalar, Yanıkoğlan ve hemşehrisi olan folklor edebiyatçısı Şükrü Elçin ile birlikte hazırladığı Şair Bozuntuları gibi kitapları bulunmaktadır. Hece ölçüsüyle ve saf bir Türkçe ile yazılmış dizelerden “Hasret Şarkısı” ve “Unutulur” Münir Nurettin Selçuk tarafından bestelenmiştir.
Ece Serrican, Niyazi Damla’nın “Yanıkoğlan” mahlasıyla yazdığı ve Atatürk’e gönderme yaptığı dizeler şöyle:
“Yanıkoğlan der ki hey, hoşnuttur millet senden
Cihanda gördüğümüz itibar, kıymet senden
Şu vatan, şu istiklal, şu cumhuriyet senden
Biz ne senden geçeriz ne senin esrinden”
“İtirafnâme” başlıklı dizeleriyse, yıllar önce sanki yaşadığımız günler için yazılmış dizeler gibi:
Bahada hafifiz, yükte ağırız
Arabaya göre türkü çağırırız
İşe gelmedi mi körüz, sağırız
Sırılsıklam haldeyiz kirle, çamurla
Yıkansak da nafile yağan yağmurla.
Serrican, onun sevgi ve saygı bağlamında, hayata ve sanatına dair özelliklerini “Dua” dörtlüğüyle sonlandırmış, Kasabalı şairin şiir dünyasını anımsatmış:
Tatlı dil, güler yüzle,
Geçer ömür gündüzle,
Bağlanan gönlünüzle,
Daima dost, yâr olun.
————————————————–
(Not: Sempozyum bağlamındaki yazılarım ve Turgutlu (Kasaba) tarihiyle ilgili tahlillerim gelecek günlerde sürecektir).
Jimnastik ve eğitsel oyunlar kursuna yoğun ilgi